Alacakaranlıkta Bir Öykü

Tarih: 28 Haz 2019

Stefan Zweig okuyucuları tarafından aşina olunmuş bir tarz ile kaleme alınan Alacakaranlıkta Bir Öykü, yazarın okuyucuları tarafından büyük beğeni almıştır. Sürükleyici anlatımı, güçlü ifade yeteneği ile okuyucuları soluksuz bir şekilde sona taşımaktadır. Hikaye ilerledikçe heyecan ve merak birlikte artmaktadır. Hikayede Genç Adam olarak bahsedilen kahramanın yaşadığı olayları bir bulmaca çözer gibi yaşaması, sizlere büyük keyif verecektir.

Kuzeyin şatolar ülkesinde İskoçya’da geçen hikaye; güneşin tam batmadığı, gökyüzünün, gecenin bir yarısı sütümsü bir hal aldığı, loş bir ay ışığında, berrak ve gülümseyen bir havada siyah saçlı, narin ellere sahip yakışıklı bir çocuğun hikayesini anlatıyor.

Alacakaranlıkta Bir Öykü Konusu

Bu şatoda erkeklerin yoğunlukla sigara içtiği, iskambil oynadığı ve kahkahalarla geceyi bitirdiğinden bahsediyor. Erkeklerin arasına karışmak istemeyen genç adam, kadınların yanında kendini oldukça utangaç hissetmektedir. Kendisinden istenilen bir şeyi yaptığında ise küçük bir çocuk gibi kendisine teşekkür ediliyor.

Yaşananlardan canı sıkılan genç adam, bir gece vakti alacakaranlıkta yürüyüşe çıkmak istemiştir. Karanlığın içinde usulca ilerlerken sıra dışı bir şeylerin olduğunu farkediyor. Arkasındaki çakıl taşları hafifçe çatırdıyor ve birilerinin kendisine doğru yanaştığını hissediyor. Geri dönüp baktığında, ona doğru gelen beyaz, parlak ve uçuşan bir şeylerin olduğunu farkediyor. İşte tam bu sırada hayretler içerisinde bir kadının kendisini sımsıkı bir şekilde sardığını hissediyor. İçinde bulunduğu alacakaranlıkta yüzünü göremediği bu kadının kim olduğunu aklından geçiriyor. Kadın ise ağzından tek kelime etmeden genç adama sarılıyor. Genç adamı öpmeye başlayan kadın karşısında baştan aşağıya titreyen ve kendini toparlayamayan bu adam artık olaylar karşısında sadece gözlerini kapamakla yetiniyor.

Tüm yaşananlardan sonra kadın birden genç adamdan ayrılarak, hızlı bir şekilde uzaklaşmaya başlıyor. Adını bile öğrenemeden giden bu kadından aklında sadece saçlarının kokusu ve vücudunun pürüsüzlüğü kalıyor. Bu ani olay karşısında kendini uzun süre toparlayamayan genç adam, bu kadının kim olabileceği yönünde düşüncelere dalmıştır. Ertesi günle birlikte genç adam şatodaki kadınları daha dikkatli gözlemlemeye, seslerini dinlemeye ve vücut kıvrımlarını incelemeye başlamıştır. Elinde hiç bir delil olmadığından, kimin olduğu noktasında şüpheler içerisindedir.

Bir sonraki gece aynı şeylerin yaşanması sonucunda daha kontrollü davranmayı tercih eden genç adam, kadının bileğinde bulunan metal madalyon veya sikkenin kendisi için büyük bir ipucu olacağı kanısındadır. Şatodaki kadınların bileğine bakmakta ve bu madalyon gibi metali hangisinin taktığını merakla öğrenmek istemektedir. Margot, Kitty, Elisabeth? Hangisi olmalıydı? Elbette kahvaltıda karşılaştığı manzara karşısında tekrardan hayretler içerisindedir. Çünkü her üç kadında bileğinde metal bir madalyon taşımaktadır.

Alacakaranlıkta Bir Öykü Yorumu

Hikayenin geri kalan kısmında genç adam bu gizemli kadını ortaya çıkarmanın yollarını aramaya başlamıştır. Hikaye kahramanı genç adam, çok karmaşık olmazsa da bu bulmacayı çözmenin peşindedir. Film tadında olan bu hikayeyi bir solukta bitireceğinizden emin olabilirsiniz. Stefan Zweig, akıcı dili ve güçlü anlatımıyla sizi eşsiz bir yolculuğa çıkaracaktır.

Keyifli okumalar dileriz.


Henüz Yorum Yapılmamış

Yorum Yap