Ermiş

Tarih: 22 Haz 2020

Babası yolsuzluk nedeniyle hapse giren, on iki yaşında iken annesi ve kardeşleriyle Amerika’ya taşınan ve asıl adı Khalil Cibran olan Lübnan asıllı Halil Cibran 1883’de katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesi ve kardeşlerini tüberküloz ve kanser nedeniyle kaybeden Halil Cibran’ın ilk kitabı 1918’de, Ermiş kitabını ise beş yıl sonra basıldı. Siroz ve tüberküloz nedeniyle 1931’de hayatını kaybetti. Halil Cibran’ın Ermiş kitabı, Mustafa adlı baş karakterin merkeze konulmasıyla kaleme alınmış bir eserdir.

Ermiş Kitap Konusu

Orphalese şehrinde yaşayan Mustafa, kendisini bu şehre getiren geminin dönmesini on iki yıl beklemiştir. On ikinci yılda “Lelool” adı verilen hasat ayının yedinci gününde şehrin duvarlarından uzak bir tepeye tırmanıp denize doğru bakarak, gemisinin sisler içerisinde gelişini seyretmektedir. Yaşadığı şehirden ayrılırken; üzerine çöken kedere, ayrılığa, geride bıraktıklarına, yaşadıklarına ve tecrübe ettiklerine dair Orphalese halkı tarafından “Gitmeden önce konuş bizimle ve hakikati anlat! Çocuklarımıza anlatırız, onlar da çocuklarına, silinip gitmez böylece burada.” demelerine karşılık Ermiş’in gitmeden önce Orphalese halkına hakikati anlattığı bir eserdir.

Orphalese halkının Ermiş’e “Kendini bize aç, ne geldi doğumla ölüm arasında başına, anlat!” demesiyle Ermiş; aşka, evliliğe, çocuklara, yemeye-içmeye, çalışmaya, sevinç, keder, evlenmeye, suç ve cezaya dair bir çok başlıkta başına gelenlerini anlatmıştır.

Ermiş Kitap Yorumu

Tıpkı Orphalese halkının Ermiş’ten öğrenmeye çalıştığı “doğumla ölüm arasında” yaşananların özeti, tecrübelerin rafine edilmiş halini anlatmaktadır. Başlıklar halinde hayatı özetleyen söylemleri, okuyanlar için değerli sözler barındırmaktadır.

Gitmesini şöyle açıklıyor Ermiş; Çünkü kalmak demek; donmak, kristalleşmek ve bir kaba dökülmek demek gecenin içinde yanan saatlere rağmen. Kitabın elbette bir yol gösterici olma özelliği mevcut, bu anlamda edinilip okunmasını tavsiye etmekteyiz. Daha geniş bir bakış açısı kazandırması adına bir kaç başlık altında sözlerini sizinle paylaşmaktayız.

Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Ermiş Kitap Sözleri

Aşk’a Dair

Tanrı kalbimde dememelisiniz aşık olunca, ben Tanrı’nın kalbimdeyim demelisiniz onun yerine.  Ve asla düşünmeyin aşkın yolunu çizebileceğinizi, kıymetli bulursa eğer o sizin rotanızı çizer.

Evliliğe Dair

Sazın telleri de yalnızdır, birlikte aynı ezgiyle titreseler de.

Çocuklara Dair

Evlatlarınız sizin evlatlarınız değil! Hayatın kendine duyduğu arzunun meyveleri onlar! Sizle geldiler dünyaya fakat sizden gelmediler, sizinle olsalar bile size ait değiller! Sevgi verebilirsiniz onlara ama fikirlerinizi değil. Söz geçirebilirsiniz bedenlerine ama ruhlarına değil!

Yarının hanesinde yaşar çünkü ruhları, rüyanızda dahi göremezsiniz orayı. Onlar gibi olmayı çok isteyebilirsiniz fakat sizin gibi olmaları için uğraşmayın! Zira ne geriye akar hayat ne de dünle vakit kaybeder. Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. Okçu görür ebediyet yolundaki hedefi.

Vermeye Dair

Az verirsin, eğer mülkünden verirsen. Fakat gerçekten vermiş olursun, eğer kendinden verirsen. Nedir ki zaten mülk, yarın ihtiyacım olursa korkusuyla taşıdığın yükten başka? Ne getirebilir ki yarın kutsal şehre giden hacıların peşinde kemiklerini izi sürülmez kumlara gömen kurnaz köpeğe? Kuyun ağzına kadar doluyken susuz kalmaktan korkmak, iflah olmaz bir susuzluktan başka nedir? Öyleleri var ki az verirler çoklarından- onu da sükse için yaparlar- ve hiçbir kıymeti kalmaz armağanlarının. Ve öyleleri var ki, hepsini verirler azlarının.

İstendiğinde vermek iyidir fakat istenmediğinde vermek daha iyidir anlayışı ile; verecek kişiyi aramak vermekten daha kutludur cömert kişinin gözünde. Vermekten sakındığınız bir şey var mı? Her şey bir gün verilir. Hep dersiniz ki, vereceğim ama hak eden birine. Ne bahçenizdeki ağaçlar böyle söyler ne de çayırınızdaki sürü. Siz kimsiniz ki, insanlar karşınızda bağrını açıp gururlarını çiğnesinler, sırf siz onların ederini ve onurunu görebilesiniz diye çırılçıplak, ulu orta? Zira aslında hayattır veren, siz kendinizi verir zannedip buna yalnızca şahitlik ederken.

Yemeye ve İçmeye Dair

Keşke toprağın kokusuyla yaşayıp ışıkla beslenebilseydiniz bir bitki gibi! Fakat beslenebilmek için öldürmeniz, susuzluğunuzu giderebilmek için anne sütünü çalmanız gerek yeni doğandan; o halde bunu ibadet haline getirin!

Bir hayvanı öldürdüğünde şöyle deyin içinizden; Seni öldüren bu güç beni de öldürür; beni de tüketecek birisi. Seni benim elime koyan bu yasa, beni de daha güçlü bir ele verecek. Cennet ağacının beslendiği özsudan başka nedir ki bizlerin kanı?

Ve bir elmayı ısırdığınızda dişlerinizle, şöyle deyin içinizden; Tohumların bedenimde yeşerecek, Kalbimde çiçek açacak geleceğinin tomurcukları, kokun nefesim olacak benim, ve birlikte coşkulanacağız her mevsimde. Bir bağım ben de, benim de toplanacak üzümlerim cendere için.

Çalışmaya Dair

-Dünyaya ve dünyanın ruhuna ayak uydurmak için çalışırsınız. Zira aylaklık mevsimlere yabancılaşmak demektir, yaşamın görkemli alayından uzaklaşıp mağrur bir kabullenişle ebediyete yürümek demektir. Oysa akıp giden zamanın fısıltılarını müziğe dönüştüren bir ney gibisinizdir çalıştığınızda.Hanginiz sağır, dilsiz bir kamış olmayı seçer, herkesin ahenkle şarkı söylediği bir dünyada? Çalışmanın bir lanet, işin bir illet olduğu söylendi size daima.

Kendinizi işler tuttuğunuzda hayata da tutunursunuz aslında. Ve çalışarak hayata tutunmak, ortak olmaktır onun en gizli sırrına. Ama eğer üretkenliğin illet olduğunu düşünüyorsanız çektiğiniz acılarla; karın doyurmak alnınıza yazılmış bir lanetse size göre, alnınızdan akan terden başka bir şey çare olmayacaktır bu yazgıyı silmeye.

Derim ki ben, hayat yalnızca hevesin yokluğunda karanlıktır. Her bilgi boşunadır içinde çalışmak yoksa. Çalışmaksa hiçbir işe yaramaz içinde aşk olmadığında. Ya nedir aşkla çalışmak? Kalbinizden gelen ilmeklerle örmektir bir giysiyi çok sevdiğiniz biri giyecekmiş gibi. Şefkatle inşa etmek bir evi, içinde çok sevdiğiniz biri yaşayacakmış gibi. Nezaketle ekip coşkuyla hasat etmek tohumları, çok sevdiğiniz biri yiyecekmiş gibi meyvesiniz. Yaptığınız her şeye kendi ruhunuzdan bir soluk katabilmektir. Ve bütün kutlu ölülerin orada, sizi seyretmekte olduğunu unutmamak. Çünkü eğer gönülden pişirmezseniz acı olur ekmeğiniz; açlığını tamamen gideremez yiyen kişinin.

Sevinç ve Kedere Dair

Neşe aslında maskesini düşürmüş keder. Keder her ne kadar derininize işlerse o kadar neşeniz olur. Neşeli olduğunuzda kalbinizin derinliklerine bir bakın; sizi neşelendiren şey aslında kederlendiren şeydir. Kederli olduğunuzda tekrar bakın kalbinize ve görün; aslında sizi mutlu eden şeydir sizi kederlendiren. Birlikte gelirler ikisi, biri size eşlik ederken, bilin ki diğeri yatağınızda uyumaktadır.

Evlere Dair

Eviniz bedeninizin daha büyüğüdür. Atalarınız sizi bir arada topladı korkularından. Neyi koruyorsunuz kilitli kapılarınızla?

Giysilere Dair

Unutmayın ki namus, ahlaksız göze karşı kullanılan kalkandır. Ve o ahlaksız göz ortadan kalktığında nedir namus zihne vurtulan bir pranga, bir artıktan başka?

Almaya ve Satmaya Dair

Çünkü muhtaçların ihtiyacı karşılanmadığında, yeryüzünün yüce ruhu huzur içinde uyuyamaz rüzgarın bağrında.

Suç ve Cezaya Dair

Hem yol, hem de yolcusunuz aynı anda. Biriniz düşerse ardındaki herkes için düşer, taşa takılıp düşmeyin diye. Ayrıca ağır gelse de dünya kalplerimize; maktulün de payı vardır kendi cinayetinden, soyulan suçsuz değildir kendi soygununda, Erdemli de pay sahibidir habislerin suçlarında, ve elini kana bulamamış olan da sorumludur suçlunun yaptıklarından. Evet, suçlu genelde mağdurun kurbanıdır.

Yasalara Dair

Ey Orphalese halkı, davulu susturabilir, lirin tellerini gevşetebilirsiniz fakat hanginiz söz geçirebilir tarla kuşuna ötmesin diye?

Özgürlüğe Dair

Ve eğer bir zalimse tahtan indirmeniz gereken, onu siz çıkardınız tahta en başında. Zira ne kadar hükmedebilirdi bir zalim özgür ve mağrur insanlara, içlerindeki özgürlükte tiranlık, gururlarında utanç olmazsa? Eğer bir kaygıysa kurtulmanız gereken, bu kaygı dayatılmadı size; siz seçtiniz aksine kendi iradenizle.

Mantık ve Tutkuya Dair

Ruhunuz, mantık ve muhakemenizin tutku ve nefsinizle çarpıştığı bir savaş alanıdır çoğunlukla. Mantık ve tutku denizci ruhunuzun dümeni ve yelkenidir. Tanrı mantıkla soluklanıyor.

Acıya Dair

Acı, algınızı kapayan kabuğun kırılmasıdır. Tarlalarınızdan geçip giden mevsimler gibi, kalbinizin de mevsimleri olduğunu kabul edin. İçinizdeki doktorun hasta benliğini iyileştirmek için kullandığı keskin ilaçtır acı.

Kendini Bilmeye Dair

Hakikati buldum demeyin, bir hakikat buldum deyin!

Öğretmeye Dair

Müzisyen evrenin ritmini okuyabilir size, fakat ne ritmi yakalayacak kulağı verebilir ne de yankılanan sesi.

Dostluğa Dair

Şefkatle ekip şükranla biçtiğiniz bahçenizdir. Ve o sessiz kaldığında kalbine kulak vermeye devam edersiniz. Yas tutmazsınız ayrı düştüğünüzde.

Zaman Dair

Ölçüp biçilemez zamanı ölçtünüz. Yönünüzü hatta ruhunuzun patikasını değiştirdiniz saatlere ve mevsimlere göre. Bir nehir yaptınız zamandan, üstüne çektiğiniz sete oturup akışını izleyebileceğiniz. Bilir dünün bugünün hatırası, yarının ise bugünün rüyası olduğunu.

İyiye ve Kötüye Dair

Zira gerçek iyi, ne çıplağa kıyafetini ne de evsize yıkık evini sorar.

Duaya Dair

Üzgün ve muhtaçken dua ediyorsunuz sadece; neşenin doruklarında, bolluk bereket içindeyken de dua etmenizi isterim. Dua ettiğinizde o anda dua eden diğer insanlarla buluşmak üzere göğe yükselirsiniz ve dua etmeyenleri orada göremezsiniz.

Eğlenceye Dair

Bir özgürlük şarkısıdır eğlence, ama özgürlüğün kendisi değil, arzuların çiçek açmasıdır, ama meyvesi değil. Yüksekliğe seslenen derinliktir, ama ne derindir ne de yüksek. Kanatlanan bir esirdir, ama etrafı kuşatılmış evren değil.

Hiç duymadınız mı köklerini bulmak için toprağı kazarken hazineye rastlayan adamı? Fakat pişmanlık zihni bulanıklaştırmaya yarar, cezalandırmaya değil. Bu nedenle şükranla anılmalıdır eğlenceler, bir yaz mevsiminin hasadı gibi.

Şimdi şöyle diyorsunuz içinizden, “Nasıl ayırt ederiz iyi eğlenceyi kötü eğlenceden?” tarlalarınıza, bahçelerinize gidin ve çiçeklerden  bal toplayan arıda olduğunu göreceksiniz eğlencenin. Ama balını arıya sunmak da çiçeğin eğlencesidir askında. Zira arı çiçek için yaşamın kaynağı, çiçek için arı sevginin ulağı. Her ikisi içi bu eğlence alışverişi bir ihtiyaç ve mutluluk.

Ey Orphalese halkı, çiçekler ve arılar gibi olun eğlencelerinizde.

Güzelliğe Dair

Nerede ararsınız, nasıl bulursunuz güzelliği, yolunuz yordamınız güzelliğin kendisi olmadıkça? Yazın kavurucu sıcağındaki çiftçilerse “Sonbaharın yaprakları ile salınırken gördük onu, saçında bir bukle karla gördük” der. Fakat gözleriniz kapalı görebileceğiniz bir resim, kulaklarınız tıkalı duyabileceğiniz bir şarkıdır aslında.

Orphalese halkı, güzellik hayattır, hayat kutsal yüzünü gösterdiğinde. Aynada kendine bakan sonsuzluktur güzellik. Lakin sonsuzluk da ayna da sizlersiniz.

Dine Dair

Ne bir amel ne de bir yansıma olan fakat eller taş yontarken, kaybolmaya yüz tutmuşken bile ruhu canlı tutan nedir, merak ve şaşkınlıktan başka? Rüzgar ve güneş yara açmaz teninde. Ve parmaklıkların, tellerin ardından yükselmez özgürlük şarkıları.

Zira ne başarılarınızdan daha yükseğe çıkabilir ne de başarısızlıklarınızdan daha dibe düşebilirsiniz rüyalarda. Eğer tanıyacaksanız Tanrı’yı, bilemece çözmeye uğraşmayın! Kendi içinize bakın onun yerine, çocuklarınızla oynarken bulacaksınız onu. Ve evrene bir bakın; bulutların üstünde yürüdüğünü, boşalan yağmurda, düşen yıldırımda kollarını açtığını göreceksiniz.

Ölüme Dair

Ölümün sırrını öğrenebilirsiniz. Fakat onu yaşamın kalbinde aramazsanız, nasıl bulabilirsiniz ki Rüyalarınıza güvenin, sonsuzluğa açılan kapı rüyalarda saklıdır. Ölümden korkunuz, gururla kendisine elini uzatacak kralın huzurunda titreyen çoban gibidir. Mutlu değil midir çoban, titremesinin ardında, kralın dokunuşunu taşıyacağına? Fakat yine de farkında değil midir titrediğinin?

Elveda

Biz seferiler her daim yalnızlığı kollarız, her günü başka yerde bitirir, bir sonrakine başka yerde doğarız; hiçbir şafak yoktur ki, bizi gün batımında bıraktığı yerde bulsun!

Eğer ben doğruyu söylemiyorsam, doğru kendini daha temiz bir sesle, sizin düşüncelerinize yakın kelimelerle ortaya çıkaracaktır.

İhtiyaçlar değişir fakat sevginin ihtiyaçlarını karşılama arzusu değişmez.

Gecenin dinginliğinde dolaştım sokaklarınızda, ruhum misafir oldu evlerinize. Kalp atışlarınızı duydum kalbimde, soluklarınızı hissettim yüzümde ve tanıdım hepinizi.

Söylediğim gibi, daha önce, tıpkı bir zincir gibi, en zayıf halkanız kadar zayıfsınız, en güçlü halkanız kadar da güçlüsünüz aynı zamanda.

Mezarlardan korkanlar, bedenlerde hayat arayışına çıkmış hayatlardır.

Nasıl yakın olabilir insan uzak olmadan?

Ne bedenlerinize mahkumsunuz ne de ev ve bahçelerinize.

Dağların tepelerinde yaşayıp rüzgarla dolaşır içinizdeki.

Muğlak ve karmaşıktır herşey başta, sonunun aksine.

Hayat ve yaşayan her varlık sisler içinde meydana gelmiştir, kristal berraklığında değil.

Sırtımı rüzgara verip dinleneceğim ve çok geçmeden bir başka kadın gebe kalacak bana.

Elveda sizlere, sizinle geçirdiğim gençliğime!

Daha dün buluştuk sizinle bir rüyada.


Henüz Yorum Yapılmamış

Yorum Yap